Clio ve Qwerty İktisadı
PAUL A.DAVID
AMERİCAN ECONOMİC REVİEW 75(2) MAY 1985
[ÇEVİREN: NESLİHAN ŞEN, SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ, 2007 YILI 2. SINIF İKTİSAT ÖĞRENCİSİ]
AMERİCAN ECONOMİC REVİEW 75(2) MAY 1985
[ÇEVİREN: NESLİHAN ŞEN, SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ, 2007 YILI 2. SINIF İKTİSAT ÖĞRENCİSİ]
Ciceron ilk olarak biz tarihçilerden gerçek hikayeler anlatmamızı istiyor. ‘Her lanet olası şeyin bir başkasını izlediği’ bir iktisat hikayesi anlatarak bu görevimi yerine getirmeyi düşünüyorum. Hikayenin temel amacı gayet basit: bazen etrafımızdaki dünyanın mantığını (veya mantıksızlığını) anlamanın tek yolu nasıl o hale geldiğini anlamaktır. Patikaya bağımlı (“path dependent”) bir iktisadi olaylar dizisinde, nihai sonuca etki eden faktörler, sistematik güçlerden daha ziyade şans eseri ortaya çıkan olayların bütün süreci domine etmesi yoluyla ortaya çıkar. Bunun gibi rastgele süreçlerde sonuç, sabit bir noktaya doğru otomatik olarak yönelmez ve bunlara ergodik olmayan süreçler denir. Bu şartlarda, ‘tarihsel hatalar’ ne göz ardı edilebilir, ne de iktisadi analiz amacıyla karantina altına alınabilir; dinamik sürecin kendisi esasen tarihsel bir karaktere bürünür. Hikayem tek başına sadece bir emsal teşkil edecektir ancak dünyanın ne kadarının bu şekilde işlediğini tespit edemez. Bu ampirik bir meseledir. Bunu çözdüğümü öne sürmek veya size bu konuda ne yapmanız gerektiğini öğretmek çok küstahça bir davranış olur. Sadece, iktisatçıların yaratılışı için iktisadi tarihinin neden bir gereksinim olduğunu ve bunun bir gereksinim olup olmadığını bilmek isteyenler için bu masalın ilginç gelmesini umuyorum.
I. QWERTY’nin hikayesi
Bilgisayarınızdaki klavyenin en üst sırasında niye QWERTYUIOP yazıyor da başka bir şey yazmıyor? Bilgisayar mühendisliğindeki hiçbir şeyin bugün ‘QWERTY’ olarak bilinen kullanışsız klavye düzenini gerektirmediğini biliyoruz ve hepimiz QWERTY’nin bize bir şekilde Daktilolar Çağından kaldığını bilecek yaştayız. Açıkçası kimse QWERTY’den kurtulmak isteyenlerin DSK’nın (Dovark Simplified Keyboard, Dovark Basitleştirilmiş Klavye) havarileri tarafından Computers and Automation gibi ticari yayınlarda konu edilen teşviklerine kapılmadı. Niye? 1932’de August Dovark ve W. L. Dealey tarafından patenti alınan klavye düzenine düşkün olanlar hızlı yazımda dünya rekorlarının birçoğunu elinde bulunduruyordu. Ayrıca 1940’larda ABD Deniz Kuvvetlerinin yaptığı deneyler DSK ile elde edilen yüksek verimliliğin tamgün işe alınacak olanların yeniden eğitilmesinin maliyetini ilk on gün içinde amorti edeceğini göstermişti. Dovark’ın 1975’teki ölümü onu, dünyanın onun katkısını inatla reddetmesinden doğan asabiyetinden kurtardı; QWERTY klavyeyi sanal DVK’ya çeviren Apple IIC bilgisayarının içindeki düğmeyi görerek teselli olmak için, veya bu düğmenin çok fazla kullanılmayacağı endişesiyle daha fazla üzülmek için çok erkendi.
Eğer Apple reklamlarının dediği gibi DSK ‘%20-40 daha hızlı yazmanıza izin verir’ ise, Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya’da 1909 ve 1924 yılları arasında patent alan QWERTY klavyesine diğer yedi geliştirme gibi niye bu üstün düzen de aynı şekilde reddedildi? Sayısız insanın antik bir teknolojik geleneği sürdürmesi şeklindeki alışıldık, rasyonel olmayan davranışlarının bir sonucu muydu? Veya, Dovark’ın kendisinin de bir kere önerdiği gibi, daktilolar oligopolünün kendi mallarına olan talebi azaltacak olan yazı verimliliğinin artmasını sağlayan bir icadı yok etmek için bir komplo muydu? Veya popüler olan diğer ‘Şeytan Teorisine’ göre, verimsiz bir klavyenin kullanımının nedeninin serbest piyasanın işleyişine siyasi denetim ve müdahalelerin bir sonucu olup olmadığını mı sormamız gerekir? Belki de, çarpık olan diğer her şey gibi bu da devlet okulu sisteminin suçudur?
QWERTY’nin bugünkü hakimiyetini iktisadi açıdan anlamak için bunların en umut verici satırlar olmayacağını şimdiden sezebiliyorsunuz. Bugünkü klavye piyasasında bulunan üretim ve satın alma kararlarını veren ajanlar alışkanlığın, komplonun veya devlet kontrolünün esirleri değiller. Ama, şimdi söylediğimiz gibi, ‘seçmeye özgür’ olsalar bile, davranışları, uzun zaman önce unutulan ve ne kendilerinin nede kendi faydalarının yer almadığı koşullarda şekillenmiştir. Tolstoy’un Savaş ve Barış’ta bahsettiği büyük adamlarınki gibi, ‘kendi özgür iradeleriyle yaptıklarını sandıkları her eylemleri tarihi açıdan hiç de özgür değil ve önceki tarihin gidişatının köleliğindedir…’ (Kitap IX, bölüm 1).
Fakat bu kısa bir hikayedir. Bir yüzyıldan biraz daha önce, daktiloyu icat eden elli ikinci kişiyle başlıyor. Milwaukee, Winsconsin’de Christopher Latham Sholes ticari olarak matbaacıydı ve mekanik tamircilik eğilimi vardı. Arkadaşları Carlos Gidden ve Samuel W. Soule’un yardımlarıyla ilkel bir yazı makinesi kurdu ve Ekim 1867’de patentini almak için müracaat etti. Sholes’un ‘Daktilo’sunun işlemesindeki birçok kusur bunun ticarete sokulmasının önünde durdu. Baskı noktasının kağıt taşıyıcının altında olması nedeniyle makineyi kullanan tarafından görünmüyordu. Orijinal tasarımdaki düz kağıt taşıyıcının yerine sürekli olan modern dönen silindire benzer düzenlemelerin geçmesinden bile sonra ‘görünmezlik’ bu ve bu gibi yukarıya doğru darbeli makineler için talihsiz bir özellikti. Bunun sonucu olarak, hızla yazılınca harf çubuklarının birbirine çarpmasına ve sıkışmasına olan eğilimi çok ciddi bir kusurdu. Bir harf çubuğu basım yerinde veya basım yerine yakın bir yerde sıkıştığında, bundan sonra gelen darbeler kağıdın üzerine aynı izi bırakıyordu, bunun sonucunda ise daktilografın anca basılanı incelemek için kağıt taşıyıcıyı kaldırdığında keşfedeceği tekrarlanan bir harfler zinciri ortaya çıkıyordu.
1867’de ortak olduğu, destekleyici-tehlikeli kapitalist James Densmore’un iyimserliği ile zorlayarak teşvik etmesiyle, Sholes altı sene boyunca ‘makine’yi mükemmelleştirmek için çaba sarf etti. Mucidin deneme-ve-hata ile orijinal modelin alfabetik tuş sırasına harf çubuklarının çarpışmasının sıklığını azaltmak amacıyla yaptığı düzenlemelerin sonucunda modern QWERTY standardına yakın dört sıralık büyük harfli bir klavye ortaya çıktı. Mart 1873’te, Densmore yeteri kadar değişmiş olan Sholes-Gidden ‘Daktilo’sunu meşhur silah üreticileri E.Remington ve Oğulları ile üretim haklarını almayı başardı. İzleyen birkaç ayda QWERTY’nin gelişimi hemen hemen Remington’un mekaniği ile tamamlanmıştı. Yaptıkları birçok değişikliğin arasında klavye düzeninin iyileştirilmesi için önceden nokta ‘.’ işaretinin olduğu yere ‘R’ kondu. Böylece çabucak ürünün adını, TYPE WRITER [Daktilo] yazarak satıcının müşterileri etkilemesi için bu harfler tek bir sırada toplanmış oldu.
Bu satış numarasına rağmen, QWERTY’nin kaderini şans ile birleştiren makinenin ilk ticari serveti aşırı derecede şüpheliydi. 1870’lerin iktisadi bunalımı 125$ değerindeki yeni bir büro malzemesini ortaya atmak için en iyi zaman değildi ve 1878’te Remington (shift düğmeli) Geliştirilmiş Model İki’yi çıkardığında, firma iflasın eşiğinde sallanıyordu. Dolayısıyla, bunalımdan çıkılmasıyla satışların hızlanmasına ve 1881’de yıllık daktilo üretiminin 1200’e çıkmasına rağmen, QWERTY’nin ilk zamanlarda piyasadaki yeri sağlam olmaktan çok uzaktaydı; 1880’lerin başında Birleşik Devletlerdeki QWERTY’yi dahil eden makinelerin toplam stoku 5000’i aşamamıştır.
Geleceği de hiçbir zorunlu teknolojik gereksinim ile güvenceye alınmıyordu. QWERTY’nin ortaya çıkmasına neden olan yukarıya doğru darbeli işleyiş olmadan da daktilo yapılabiliyordu ve rakip tasarımlar Amerikan sahnesine çıkmaya başlıyordu. Hem baskı noktasının görünmesini sağlayan ‘aşağıya doğru darbeli’ ve ‘öne doğru darbeli’ harf çubuklu makineler vardı, hem de harf çubuklarının çarpışması sorunu harf çubuklarını dağıtarak önlenebilirdi, bunu da Thomas Edison 1872’de patentini aldığı ve daha sonra teleme[uzyazar] temel oluşturacak olan elektrik basım tekerleği ile yapmıştı. 1879’da Amerikan piyasasına gelen ikinci daktilonun mucidi olan Lucien Stephen Crandall yazıyı silindirsel bir kol biçimde düzenlendi: bu kol gereken harfe dönmek ve basım noktasına gelerek düzgün bir biçimde hizaya gelip kilitlenmek için tasarlanmıştı. (IBM 72/82’nin ‘golf topu’ tasarımının ‘devrimci’ karakteri bunun yanında hiç kalıyordu.) Harf çubuklarının mirasından kurtularak Hammond ve Blickensderfer gibi ticari başarısı olan daktilolar QWERTY’den daha hassas bir klavye düzenlemesi barındırıyordu. Sonra sözde ‘İdeal’ klavyenin ana sırasına DHIATENSOR serisi kondu, ki bunlar İngiliz dilindeki sözcüklerin yüzde 70’inden fazlasını oluşturmayı mümkün kılan on harfti.
Böylece 1880’lerde başlayan daktilo patlaması rakip tasarımların, imalat şirketlerinin ve Sholes-Remington’un QWERTY’sine rakip klavye düzenlerinin hızla çoğalmasına tanık oldu. Ancak, bir sonraki on yılın ortasına doğru, daktilo mühendisliğinin gelişmesiyle QWERTY’nin üstünlüğünün mikro-teknolojik mantığının kaybolduğu belirgin olduğunda, ABD sanayisi ‘Evrensel’ olarak adlandırılan dört sıralı QWERTY klavyeli dikey öne doğru darbeli bir makinenin imalatına doğru hızlıca ilerliyordu. 1895-1905 döneminde, harf çubuğu olmayan makine üreticileri benzer bir şey yaparak ‘Evrensel’i İdeal klavye yerine bir seçenek olarak sundu.
II. Temel QWERTY-nomi
1890’larda meydana gelen önemli gelişmeleri anlamak için iktisatçı, daktiloların teknik olarak birbiriyle ilgili daha geniş ve karmaşık bir üretim sisteminde yer almaya başladıklarını bilmelidir. Daktilo makinelerini üreten ve satın alanlara ek olarak, bu sistemde daktiloyu işletenler ve insanları bu yönde eğitmek için (hem özel hem kamusal) birçok kuruluş vardı. Sonuç için en kritik olan ise, QWERTY ve diğer klavyelerin arasında bulunduğu donanım (hardware) alt sistemlerinden farklı olarak en geniş üretim sistemi kimsenin tasarısı değildi. Topsy atasözü ve iktisat tarihindeki birçok olay gibi, ‘sadece büyüdü’.
Dört parmaklı ara-ve-bas (iki parmak) yöntemine açık bir gelişme olan‘dokunarak’ (on parmak) yazma şekli 1880’lerin sonunda ortaya çıktı ve bu yenilik başından itibaren Remington’un QWERTY klavyesine uyarlandığı için kritikti. On parmak, QWERTY’nin egemen klavye düzeni haline gelmesinde önemli bir rol oynayan üç tane özelliğe yol açtı. Bu özellikler yatırımın teknik olarak birbiriyle ilgili olması, ölçek ekonomisi ve neredeyse geri dönüşsüzlüğü idi. QWERTY-nomi olarak adlandırabileceğimiz şeyin temel malzemelerini oluşturuyorlar.
Teknik olarak birbiriyle ilgili olması veya tuşların belirli bir düzeninin on parmak yazan daktilografın hafızasının temsil ettiği klavyenin donanımı(hardware) ve yazılımı(software) arasında bir uyumluluk sisteminin gereksinimi, üretim aracı olarak daktilonun bugünkü değerin daktilografların ne tür bir klavyeyi öğrenecekleri konusunda verdiği karar ile buna uygun yazılımın mevcutluğuna bağlıydı. Daktiloların kişisel piyasasının büyümesinden önce, bu donanımı satın alanlar tipik iş şirketleriydi ve bu yüzden yazı yazma becerisi olanlardan farklı insanlardı. O zamanlar ve daha sonrasında da, kolayca başka yerden alınabilecek genel bir insan sermayesini çalışanlarına vermek amacıyla yatırım yapmak için çok az dürtü vardı. (Tipik olmayan bir işverenin, ABD Donanmasının, savaş zamanı daktilograflarına Dovark klavyeyi öğretme deneyini üstlenmesine dikkat çekmek gerekir.) Yine de muhtemel bir işverenin QWERTY klavye satın alması buna uygun olarak eğitilmiş on parmak daktilograflara parasal bir dışsallık oluşturdu. İzleyen daktilografların, donanım stokunun çok geniş olmayacağı başka yöntemler yerine QWERTY öğrenmeyi tercih etme olasılıklarının arttığı derecede, diğer sistemlere göre daha çok kabul edilmeye başlayınca, QWERTY (veya herhangi bir belirli klavye) üzerine kurulu bir yazım sisteminin genel kullanıcı maliyeti azalır. Bu koşulların benzeri on parmak yazma öğrenimi piyasasında da vardı.
Bu azalan maliyet koşullarının – veya sistem ölçek ekonomilerinin – birkaç sonucu oldu ve şüphesiz bunlardan en önemlisi tek bir klavye düzeninin üstünlüğü ile sistem içi rekabet sürecinin de facto (uygulamada) standardizasyona yol açma eğilimiydi. Çözümlemeli (analitik) amaçlarla, konu şu şekilde özetlenebilir: daktilo satın alan herkesin klavye konusunda doğal tercihlerinin olmadığını ve sadece on parmak daktilografların alternatif belirli klavye stilleri arasında nasıl dağıldığı ile ilgilendiğini varsayın. Diğer taraftan daktilografların diğer yöntemlere karşı QWERTY’ye dayalı on parmak öğrenme hakkındaki tercihlerinin heterojen olduğunu, ama klavye stillerine göre makine stoklarının nasıl dağıldığına da dikkat ettiklerini varsayın. Sonra bu heterojen nüfusun üyelerinin rastsal bir sırada ne tür bir yazım öğrenimi alacaklarına karar verdiğini hayal edin. Sınırsız azalan seçim maliyetiyle, QWERTY lehine verilen her rastgele karar bir sonraki seçicinin QWERTY’yi tercih etme olasılığını arttırdığını (ama garanti etmediğini) görebiliriz. Rastgele yöntemlerin resmi teorisinin bakış acısına göre, bu baktığımız şeyin genelleştirilmiş bir ‘Polya kap şemasına’ eşdeğerdir. Bu türden basit bir şemada, içinde çeşitli renkli topların olduğu bir kaptan yerine koyarak örnek alınıyor ve bir renkteki bir topun çekilmesinin sonucunda aynı renkten bir top kaba konuluyor; belirli renkteki topların eklenmesinin olasılığı kaptaki renklerin hangi oranlarda temsil edildiğinin artan (doğrusal) fonksiyonudur. W. Brian Arthur ve diğerlerinin (1983; 1985) bir teoremine göre, (sınırsız artan getirili) böyle bir yöntemin genel bir şekli belirsiz bir şekilde genişletildiğinde, renklerden birinin diğerlerine göre orantılı payı, bir olasılığı ile bütünlüğe yol açacaktır.
Egemenlik için birçok uygun aday olabilir ve ex ante [önceden] avantajlı bir noktadan kesinlik ile yarışan renklerden – veya rekabetçi klavye düzenlerinden – hangisinin sonunda üstünlüğü elde edeceğini bilemeyiz. Hikayenin bu bölümü ‘tarihsel hatalar’, yani bu sürecin başlangıcına yakın yapılan tercihlerin özel bir sıralanması tarafından yönetilecektir. Arthur’un (1983) artan getiri altında teknolojik rekabetin dinamiklerini gösteren modelinde de görüldüğü gibi, temel olarak tesadüfî, geçici öğeler büyük dürtülere yol açacaktır. Sezgiler, eğer tercihler miyop bir şekilde farklı sistemlerin bugünkü değerleri arasında karşılaştırmak yerine ileriye dönük şekilde yapılsaydı, sonucun beklentiler tarafından büyük bir şekilde etkilenebileceğini söylüyor. Belirli bir sistemin diğerlerine karşı bir zafer kazanmasının nedeni, bu yazılımı (ve/veya donanımı) alanların bunu bekledikleri için olabilir. Michaeal Katz ve Carl Shapiro (1983) ve Ward Hanson’un (1984) rekabetçi malların alıcılarının katıldıkları sistem veya ağın büyüklüğüne göre faydalandıkları dışsallıkların olduğu piyasalar hakkındaki resmi analizleri de bu sezgiyi destekliyor gibi görünüyor. Remington ile birleşmesiyle aldığı ilk liderliğin nicel olarak yetersiz olmasına rağmen, beklentilerle büyütüldüğünde sanayinin QWERTY standardına kilitlenmesini garanti etmek için yeterli sayılabilirdi.
Bu ‘kilitlenmenin’ ortaya çıkmasının 1890’ların ortasında olması aslında yazılım ‘dönüştürmesinin’ yüksek maliyetleri ve bunun sonucu olarak belirli on parmak yazımına yatırımın neredeyse geri dönüşemezliğinin etkisi olmuştur. Böylece, klavye dönüştürme maliyetleri yüzünden, gelişen sistemin yazılım ve donanım unsurları arasında önemli bir asimetri doğmuştu; daktilo yazılımlarının dönüştürülme maliyetleri yükseliyordu, oysa daktilo donanımlarının dönüştürülme maliyeti azalıyordu. 1880’lerde çıkan yeni ve harf çubuğuna bağlı olmayan teknolojilerin gelişmesiyle klavyeler QWERTY’ye teknik olarak bağımlılığı yitiriyorken, daktilo yapanlar da aynı şekilde herhangi özel bir klavye düzenine bağlı olmanın sabit maliyetinden kurtuluyordu. Piyasadaki paylarını genişletmek isteyen QWERTY yapmayan daktilo üreticileri ucuz bir şekilde QWERTY’ye programlanmış mevcut daktilograf stokuyla uygunluk sağlamak için değişebilirdi, ama bunu daktilograflar yapamazdı. O zaman, bu, gelişim sırasındaki zamanlama ayrıntılarının, makineleri erkeklerin (veya kadınların, ki bu durum gittikçe büyüyordu) alışkanlıklarına uyarlamanın, tam tersini yapmak yerine, kısa dönemde karlı olduğu bir durumdu. Ve bundan beri hep öyle olmuştur.
III. İleti
Bundan çıkarılacak ders olarak, size inanç ve nitelikli bir umut mesajı vermek istiyorum. Standart statik analizdeki, sistem uyumluluğunda sosyal olarak optimal dereceye ulaşma sürecinde araya gireceği söylenen dışsallıkların varlığına rağmen, mükemmel piyasaların yokluğundaki rekabet sanayiyi zamansız bir şekilde yanlış sistem üzerine standardizasyona itti – burada merkezi olmayan karar verme süreci daha sonra onu tutmak için yeterli oldu. Bu tür sonuçlar çok egzotik değil. Bu tür şeylerin olması sadece güçlü teknik olarak birbirine ilgililik, ölçek ekonomileri ve öğrenim ve alışkanlık yüzünden geri dönüşmezliklerin varlığında mümkün gözükür. Thorstein Veblen’in Almanya ve Sanayi Devrimi’ndeki (1915) Britanya’nın küçük demiryolu vagonları ve ‘liderliği almanın cezaları’ (s. 126-127) hakkındaki klasik bölümleri ile hazırlanmış okuyuculara bunlar şaşırtıcı gelmiyor; aynı şekilde ridge-and-furrow’un[toprağı sabanla sürme yöntemi] İngiliz çiftçiliğinin makineleşme yoluna koyduğu engeller ve üretimin bazı dallarının üretim teknolojisinin Hick'in iş gücünü azaltarak iyileştirilmesine doğru sonuca giden ABD faktör ücret tarihinin on dokuzuncu yüzyıldaki küçük olayların etkisi hakkında haklı olarak daha az üne sahip olan karalamaların (1971 ve 1975 incelemelerime bakınız) ayrıntılarını sindirmek zorunda olan öğrencilere acı bir şekilde aşinadır.
Modern iktisadi analistlerin temiz evrenlerinin köşesinde, geçmişte yatan çok daha fazla QWERTY dünyasının var olduğuna inanıyorum; tam olarak algılayamadığımız veya anlamadığımız, ama etkilerinin, karanlık yıldızlarınki gibi, çağdaş iktisadi işlerin görünen yörüngesine şekil vermek için genişlediği dünyalar. Çoğu zaman QWERTY dünyalarının sürükleyici zevklerini ve sessiz terörlerini araştırmanın maceracı iktisatçıları tarihsel dinamik süreçleri sistematik olarak incelemeye sürükleyeceğine ve iktisat tarihinin yolların onları çekeceğine ve konularını daha iyi kavrayacaklarına inanıyorum.
-------------------------------------------------------------------------------------
Department of Economics, Encina Hall, Stanford University, Stanford, CA 94305. Bu araştırmaya Technological Innovation Program of the Center for Economic Policy Research, Stanford University tarafından verilen destek için teşekkür ederiz. Douglas Puffert araştırmaya yardım sağlamıştır. Brian Arthur’un QWERTY ve QWERTY gibi konulardaki düşüncelerine olan borçluluğum bir kısmı Referanslarda yer alıyor. Bilgi ve yorumlardaki yanlışlar ve buradaki düşüncelerim için sorumluluğu üzerime alıyorum. Tam referanslarla daha dolu bir versiyon olan ‘QWERTY iktisadını anlamak veya Tarih gerekli mi?’ istek üzerine elde edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder